• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Tekno PDR
Kâğıt-Kürek, Ters Giden Cinsellik ve PDR Teknolojileri
23/11/2014

Okullarda artan öğrenci sayısı, gitgide karmaşıklaşan problem alanları, kısalan zaman, değişen şartlar, bireysel rehberliğe eğilimin gitgide artması, grup rehberliği çalışmalarının büyüyen gruplar yüzünden verim kaybetmesi...

Tüm bu sayılan konulara rağmen rehberlik servisleri bireyi tanıma faaliyetlerini yapmak zorundadırlar. Bu bir zorunluluktan çok işin özü sayılabilecek bir faaliyettir.

Sayıları onlarca diye ifade edilebilen çeşitli envanterler, yüzlerle ifade edilebilen anket ve testler, formlar, tablolar vs. vs. sonucunda ortaya öğrencinizle ilgili sağlıklı ve gerçeğe en yakın tablo çıkacaktır.

Burada işe yarayacak olan tablonun oluşum süreci değil kendisidir. Rehberlik Servisi bilimsel ve sağlam veriye ulaşamadıktan sonra bu çabalar yalnızca birer çaba olarak kalacaktır.

Okul müdürlerinin yıllardır sürekli "kâğıt-kürek işleri" şeklinde aşağılamaya çalıştıkları bu çalışmaları Rehber Öğretmenler bir fıkra ile açıklamaktadır.

"Evlilik ve aile konusunda konferanslar veren bir Profesöre bir gün sormuşlar:
-Hocam, evlilikte cinselliğin değeri nedir?
Profesör cevaplamış;
-Normal giderken cinselliğin evlilikteki önemi %5 taş çatlasın % 10'dur. Ama sorun varsa bir anda bu önem %90-95 olur"

Rehberlik çalışmalarında da okul müdürlerinin kavrayamadıkları nokta burasıdır. Bu "kâğıt kürek" diye tabir ettikleri Bireyi tanıma çalışmaları normal olarak yapılmış ise gerçekten de Rehberlik Çalışmaları içerisindeki önemleri %5-10 arasındadır. Çünkü bu bilgilerle oluşan taban rehberlik hizmetlerinin pusulası konumundadır. İşler bu verilere dayanarak şekillendirilir, yürütülür, sonuçlandırılır.

Bu çalışmaları boş saymak , "kâğıt kürek “bakışıyla aşağılamaya çalışmak "Koskocaman bir gemi içerisindeki pusulanın ne önemi olabilir ?" demek gibidir. O pusulanın yokluğunda varılacak liman aranırken anlaşılır önemli olup olmadığı.

Neyse konuyu daha fazla dağıtmadan gelelim bu verilerin sağlanma süreçlerine.

Yıllar ve yıllar boyunca bu işler;

v        Önceleri teksir makinesinde çoğaltılan formların uygulanıp sonuçlarının kâğıtlar üzerine cetvelle çiziktirilen tablolara çetelenmek suretiyle yapıldı,

 

v         Daha sonra devreye bilgisayarlar (ki yukarıda küçük bir örnek olarak verdiğim kâğıt kürek anlayışı nedeniyle rehberlik servislerine bilgisayar girişi okullardan çok uzun yıllar sonra gerçekleşmişti) girdi. Bilgisayarda hepimizin kullandığı excel tabloları kullanılmaya başlandı. Tabii bu da tam anlamıyla derde deva olmadı ama en azından bilgileri her seferinde yeniden yazmak ya da hesaplamak zorunda kalmaktan bir nebze kurtardı bizleri.

v         Zamanla devreye daha ciddi programlar girmeye başladı. Çoğu gene excel tabanlı programlardı ama bir farkla, bu tabloları yapan arkadaşların excel bilgileri normal kullanıcılardan daha ileride idi. Paylaşımlarla yayılan bu programcıklar (veri girişini olmasa bile) veri işleme konusunu belirli bir düzeyde kolaylaştırdılar.

 

Halen en büyük problem veri girişi konusunda yaşanıyordu. İkinci en büyük sorun ise verilerin istenen profesyonellikte analizinde idi.

 

v        Bu konuda ilk adımı emektar program Bilsa atmıştı. Ana programın yanında bazen tanınsın diye eşantiyon olarak bile verdikleri programı (“ya ilerde lisans isterlerse bir de rehberlik için masraf mı olsun?” bakışıyla) bir kez bile kullanmak nasip olmadı bu garibe… Halen iyi bir veri tabanı olduğunu söyleyen meslektaşlarım var.

 

v         Bir diğer program ise Simya Rehberlik Programı oldu. Bu programı ilk kez dostlarımın internet sitesi aracılığıyla (tabii ki kendi imkânlarımla) satın aldım. Çalıştığım okulda iki lisans birden satın almıştık kıymetli meslektaşım ile birlikte. Mutluluktan ölüyordum. İlk defa üç saat sütun satır kopyalayıp yapıştırmadan, tek tek formüller yazmak zorunda kalmadan sonuç alıyordum. Sonuç harikaydı. Tek sorun halen veri girişi idi. İlk sene veri girişi için her taklayı attım. Optik form satın alıp uygulayıp kargoyla değerlendirme için Ankara’ya gönderdim, onlar okuyup maillediler. Gücümüz optiklere yetmedi kâğıttan elle girmeye çalıştık, hatta öğretmenler odasına çıkış verdik herkes en azından kendi sınıfını girsin, bilgileri güncellesin diye 6 ayda beş öğrenci girdiler toplam… O iş te yattı. Kendimiz girmeye çalıştık haftalar harcadık diğer işler alt üst oldu şikâyetler başladı. Akşam 8-9 larda okuldan çıktım haftalarca olmadı oturmadı işler.

 

Sonuç çıkmayacağını bile bile tekrar idarenin yolunu tuttum. Gücümüz olmadığı için formları alamayız cevabını aldım.

 

v          Bu arada OptikOS V.1 adlı bir programla karşılaştım. Çok pahalı Optik Okuyucular yerine (o yıllarda ikinci el araba parasına alınabiliyordu bu aletler) çoklu okuma özellikli tarayıcıları okuyucu haline getiren bir programdı bu OptikOS.

 

Yeni bir umut doğmuştu. Bu programı ve bir yazıcıyı edinebilirsem işler rayına girecekti nihayet. Param yetmedi bu seferde. Gene yüzümüzü eğip yetkililerimizden destek dilendik. Resmen yalvardım yakardım senelerce bir adet optik okuma programı için. Sonuç mu? Tabii ki alınmadı. Döndük tekrar kalem kâğıda…

 

v         İnternet üzerinden tanıştığım dostlarımın bir projeleri vardı. Bir rehberlik programı hazırlıyorlardı. Tek ricam oldu onlardan ;”Allah aşkına arkadaşlar şu programın ücretini biraz makul tutun da benim gibi bu işleri kendi cebinden yapmak zorunda olan binlerce okuldaki danışman alabilsin bu programı” dedim. Cevap olumlu idi. Programı uzunca bir hazırlık sürecinden sonra görebildim. İnanın çocuğum olmuş gibi sevindim. Nergiss Rehberlik Programı işte böyle doğdu.

 

v         Zaman ilerliyor peş peşe iyi yazılımlar akıyordu piyasaya. Bunlardan biri TestMaker idi. Aynen OptikOS gibi tarayıcılara optik okuyucu özelliği kazandırabiliyordu bu program da. Bu programın yanında da Soru Bankası oluşturabileceğimiz bir veri tabanı programı da yapmışlardı. Bu kez farklı bir kaynağa yöneldim. Öğretmen arkadaşlarıma.

 

Her iki programı birden alabilir, öğrencilerimizi sınava hazırlama, değerlendirme, takip etme, ayrıntılı analizlerini alarak geliştirme konularında eşsiz bir fırsatımız olacaktı işte. Piyasayı araştırdım çoklu okuma destekli tarayıcı, TestMaker ve Soru Bankasını okulumuza alabilir, hem işlerimizi daha kolay, bilimsel ve hızlı yapabilir hem de öğrencilerimize daha faydalı olabilirdik.

 

Müthiş bir heyecanla ben bunları anlatırken nedendir bilmiyorum yüzlerinde tatlı bir gülümsemeyle birlikte gözlerinde “iş çıkartma başımıza be hoca” bakışı belirivermişti.  Her birimiz o günün parasıyla 20 lira koyabilseydik ortaya sahip olabileceğimiz sistem yerine 50 lira koyup öğretmenler odasının mefruşatını yeniledik hep beraber.

 

Bu son tecrübeden sonra umudumu tamamen kestiğim okulumdan tayin olduğum yeni okulumda aynı sonuçla karşılaşmamak dışında bir beklentim yoktu açıkçası.

 

Bu sefer beklemedim. Konuyu idareme ve Aile Birliğine açtım. Hayret, olumlu yaklaştılar.  Mutluluğum sonsuzdu.  Kimseyi beklemeye sabrım yoktu Nergiss Rehberlik Lisansımı aldım, peşinden optik formları sipariş ettim, geçmişten kalan formları da araya kattım (nasılsa benden sonra kimsenin devam ettirmeyeceğini bildiğim için zaten kendi aldığım formlarımı da getirmiştim)  başladım çalışmaya. Okul Aile Birliği ne zaman karar verirse o zaman yetişirdi nasıl olsa. Asıl eksiklik okuma konusuydu.

 

Bir veli toplantısı sırasında müdürümün isteğiyle kürsüye çıktım. Aklıma gelen en büyük sorunu velilerimize açtım. Böyle bir sistemi edinirsek yıl boyunca hem rehberlik hem de okulda deneme sınavı çalışmalarımızı yapabilirdik. Kastettiğim okuyucu değildi, normal bir tarayıcıyı okuyucu haline getirecek daha ucuz bir yazılım idi aslında.

 

Hiç beklemediğim bir mucize oldu, bizim yazılımdan vazgeçildi Optik Okuyucu alınmasına karar verildi. Sonra ise daha da büyük bir mucize oldu ve geçtiğimiz yıl eşini kaybetmiş olan bir bayan velimiz bu aleti ve yazılımı eşinin hatırası için okulumuza bağışlayacağını söyledi.

 

İnanın içimden geçen cümle şu oldu “eşinize Allah(C.C.) rahmet eylesin, şu anda bu parayla bir çeşme yaptırsaydınız bu kadar makbule geçemezdi”..

 

Hayatımın en mutlu gününü izleyen zamanda bizim Optik Okuyucu sistemi geldi. Konuyla ilgili bir şeyler biliyordum elbette ama cihazı kurduktan sonra o bildiklerimin hiçbir şey olmadığını fark ettim.  Bunaldığım her noktada imdadıma teknoloji yetişti. Bir şeyleri google’dan, bir şeyleri kılavuzlardan öğrendim ama gene de işe yarayacak her bilgiyi bilgisayarıma uzaktan bağlanan teknik servis öğretti ve uyguladı.

 

Deneme sınavları gelmeye ve uygulanmaya başlandı. Artık okuyucumuz vardı biz değerlendirirdik her şeyi. Büyük bir hevesle işe koyulduk. Bir kısmında başardık ama çoğunda acemilik kaynaklı tonla aksilik çıktı.

 

Bazı yayınevleri anında analiz veriyor bazıları ise (sınavın bitmesi için) bir hafta boyunca bekletiyorlardı. Bir hafta sonra ifadesi bile geriyordu insanları. Öyle ya madem sınavdan bir saat sonra açıklayamayacaktık sonucu o zaman optik okuyucuya ne gerek vardı? İnsanlar beklentiye girmişti bir kere.

 

En çok kendime kızıyordum bu sırada. Bu sistemi o kadar çok istemiştim ki insanlar gereğinden fazla beklentiye girmişlerdi. Kırk yıllık bilgi işlemci performansı beklenir olmuştu bir anda.

 

Seneyi tamamladığım zaman üzerimden tonla yük kalkmış gibi oldu. Ama mutluydum. Her şey istediğim gibi olmamıştı belki ama ilerleme olduğu muhakkaktı.

 

Bu sene kararlı idim. Her şey bu sene istediğim gibi olacak, nihayet lokalden genele uzanacaktım. Hesapta olmayan gelişmelerle oluşan iki aylık boşluk (ki o boşlukta oryantasyon dönemi vardı) elimi kolumu kırmıştı. Artık eskisi gibi gece yarılarına kadar okulda kalmam da geçen yıl yaşadığım ufak kalp krizi sebebiyle sevgili doktorumca yasaklanmıştı. Ne yapacağını bilmez halde (resmen paralize olmuş halde) dolaşıyordum. Yaşadığım sağlık sorunlarını da üzerine koyunca al sana belayı noktasındaydım.

 

Kararımı verdim süreci hızlandırmalıyım. Ama nasıl? Bana bilgi ve sonuç gerek. İlk iş formları birleştirip minik kitapçıklar haline getirdim. Böylece birkaç oturumda yapacağım işi tek oturumda çözmeye başladım. Kritik bilgiler için ayrı formlar yaptım elden uygulamaya başladım.

 

 İki senedir yapılamayan öğretmenler odasına rehberlik programının çıkışını verme sorunu nihayet çözülüverdi ilgili dostlarımızca. Artık sınıf öğretmenlerine yaptığım “buradan kendi şifrenizle girip sınıfınızın bilgilerine rahatça ulaşacaksınız, test, uygulama sonuçlarını alacaksınız, analizlere ulaşabileceksiniz, sınıfınızı daha iyi tanıyacaksınız” vaadim utanç veren bir palavra olmaktan çıkmıştı. Şimdi sıra bu işe sınıf öğretmenlerinin de girmesini sağlamaktı.

 

Her damla bilgi önemliydi, hiç biri formlarda kâğıtlarda kalmamalıydı. Optikle yapılabilecekler optikle, yapılamayacaklar elle girilmeliydi. Çözüm gene eski ve yeni teknolojide olacaktı.

 

Somut sonuçlar görememekten krizlere giren ve ne iş yaptığım hakkında en küçük bir fikirleri bile olmayan (pardon bir fikirleri var elbette , “hiçbir şey yapmadan odada kâğıt kürekle oyalanıyor” diye özetlenebilecek muhteşem bir fikirleri var) ilgili dostlarımıza en kısa ve çok sağlam somut bilgiler sağlamak nasıl mümkün olabilirdi acaba?

 

Dediğim gibi cevap gene teknolojiden gelecekti. Son paramla üç – dört sene önce keşfettiğim ama okula yük çıkartmamak için dillendirmediğim İlkadım Birey Tanıma Rehberlik Envanterini okulun tamamı için getirttim. Zor yoldan elde etmeye çalıştığım; Öğrencinin  kişilik özellikleri, öğrenme stilleri, çoklu zekâ kavramı ölçüsünde baskın zekâ türü, mesleki ilgi / alan yeteneği ve çalışma alışkanlıklarını  tek envanterde ölçen bütüncül rehberlik envanteri idi bu çözüm.

 

Uygulamayı kendim yapmayı planladım ama bir baktım derslerin bir Halep’te, biri Şam’da. Rehberliğe her zaman verilen muhteşem önem (!!!) burada da karşımdaydı gene. Bakalım tüm okulda aynı saatte iyi bir organizasyonla uygulamayı yapıp analizlerini öğrencilerimle, velileriyle ve öğretmenlerimle paylaşabilecek miyim? Bunu başarabilirsem bireysel düzeyde yaptığım çalışmayı bu defa okul düzeyinde bir seferde bitirmiş, elde ettiğim müthiş bilgiyi de tüm çalışmaları tam ve doğru biçimde düzenlemekte kullanabileceğim.

 

Ben testlere bir geminin pusulası, bazen de radarı, sonarı olarak bakan birisiyim. Her testiniz sonarın deniz tabanına yolladığı bir ses dalgasıdır aslında. Geri dönen dalgalar size yakındaki ve yüzeye yakın kayalığı, serseri bir mayını ya da hedeflediğiniz limana giden en temiz yolu gösterecektir. Onlar olmadan denizde körsünüzdür. Üstelik içinde olduğunuz gemi tek tek öğrencilerinizden, öğretmenlerinizden, sizden oluşuyordur. Biriniz gövdede bir saçsınız, biriniz dümen, biriniz pervane… Hiçbiriniz önemsiz, değersiz ya da gözden çıkartılabilir değilsiniz bu gemide. “Canım bir sacın ne önemi olur ki?” diyemezsiniz. Geminin gövdesinden bir parça sacı çıkartın da görün ne olduğunu.

 

Müdüründen hizmetlisine, öğrencisinden ailesine, öğretmenine her parça okul denem bütünü oluşturur. Kimsenin çalışması, gayreti bir diğerinden daha az ya da daha çok değerli değildir. Hiçbir parça gözden çıkartılamaz ve yok sayılamaz bu gemide.

 

Kendi kişisel dünyamda, Rehberlik özelinde eğitim teknolojileri konusunun yansımalarını özetlemeye çalıştım bugün. Elbette ki bu saydığım yazılımlar dışında pek çok çalışmalar yapıldı, yapılıyor ve gelecekte de yapılacaklar. Teknolojideki bu hızlı gelişim temposu sürdükçe her şeyi daha kolay, hızlı ve hatasız yapabilecek çalışmalar kendilerine daima yer bulabileceklerdir.

 

v         Daha şimdiden cep telefonlarına optik okuma özelliği veren yazılımlar, gümbür gümbür yükselen akıllı kalem (smartpen ) teknolojileri, eşsiz sunum sistemleri eğitim konularına girmiş, eskimeye bile başlamışlardır.

Sorun teknolojinin temposunda değil, Rehberlik Servisleri özelinde bu teknolojilerin eğitim alanında verimli bir şekilde kullanılabilmesindedir.

Buraya kadar sayılan teknolojilerin tüm ülke sathına ne kadar homojen bir şekilde yansıtılabildiğidir mesele. Ülkenin bir bölümünde standart donanım kabul edilebilen imkânların başka bölümlerde lüks hatta hayal gibi görülmesi, sağlanan küçük imkânların Rehber Öğretmenlere lütufmuşçasına sunulur, zaman zaman bunlar üzerinden “bunca imkâna rağmen ne yaptın?” soruları sorulur olması bile bu konuda daha alınabilecek ne kadar yolumuz olduğunu göstermektedir.

Çözüm ne peki dediğinizi duyar gibiyim. Çözüm basit aslında,

Önce bir karar verilmeli Rehberlik konusunda. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık çalışmaları nedir ve ne değildir konusunda bir karar verilmeli önce.

Bu alanı verimli bir şekilde kullanabiliyor muyuz yoksa kullanamıyor muyuz sorusuna cevap aranmalı.

40 bin okulda 40bin değişik Rehberlik yaklaşımı ne kadar sağlıklıdır üzerinde biraz düşünülmelidir. Her bir okuldaki çalışmaların o okuldaki amirin konuya yaklaşımının olumlu mu olumsuz mu olduğuyla doğrudan ilişkili olduğu gerçeği artık görülmelidir.

Rehberlik çok önemlidir” ile başlayan klasik gaz cümleleri yerine gerçekçi cümleler kullanmaya başlamalıyız önce.

Bir konuya verilen değerin o konuya sağlanan kaynak kadar olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz artık. Mesela her bir öğrenci için  (servisin olmazsa olmaz ihtiyaçlarında kullanılmak üzere) neden Rehberlik Servislerine bir ödenek ayrılmaz? Böylece rutin işler için kapı kapı dolaşıp dilencilik yapmak zorunda kalmaz, kendi işini yapar Rehber Öğretmen.

Rehberlik Servislerini daha nitelikli hale getirmek için farklı branşları üç aylık kurstan geçirmenin mi, Rehber Öğretmenlere yüksek lisans- doktora yapmaları konusunda destek olmanın mı daha yararlı olacağı düşünülmelidir önce.

Her bir Rehber Öğretmenin ilgilenebileceği ideal öğrenci sayısının dünyanın başka yerlerinde 150 olduğunu, ülkemizde 250 sayısının ideal olarak görüldüğü ancak uygulamada bu sayının ortalama 941 olduğunu bu alandaki insanları yargılarken bir daha göz önünde tutmalıyız önce.

Aynı anda 2-3 okula görevlendirme yapıldığı yılları hatırlayalım bu arada. Rehber Öğretmenlerin bulundukları okulda bir yada birkaç sınıfla değil tüm sınıflarla ilgilenmek, sabahtan beri saydığımız işleri (malum kâğıt kürek işleri) her öğrenci için , her okul için tekrar yapmak zorunda olduklarını artık bilelim. Aynı hizmetliyi, memuru, ya da müdürü, müdür yardımcısını aynı anda 2-3 okula görevlendirdiğiniz zaman nasıl bir verim alabilirsek Rehber Öğretmenden de aynı verimi alabileceğimizi düşünelim bir ara.

Rehber Öğretmenliğin etkinlik yapmaktan ibaret olduğunu düşünen dostlarımız, büyüklerimiz, servis işlerinin iptal edilip Rehber Öğretmenlerin de diğer öğretmenler gibi derslerine girip evlerine dönmelerini, pek çok öğretmene yapıldığı gibi ders programlarında boş günler açılabilmesini de düşünsünler bir ara. Ben kendi adıma bu sisteme varım. En azından ne yaptığımı bilirim. Gecem ve gündüzüm olur. Öyle fazla ek ders filan da istemem yani. Hatta bir tek maaş karşılığı girmeye de hazırım. Bu arada başımda başka bir dert olmayacağı için her sınıfa mükemmel düzeyde rehberlik etkinliği yaparım.

“Öğretmenlikte tek ölçüt derse girmek, derste iken sınıftan fazla ses çıkmamasını sağlamak, okula vaktinde gelip vaktinde gitmektir, bunları yapmayan herkes boş beleş, yatan adamlardır” bakışını ilke olarak kabul etmiş dostlarımız, özünde kendileri de öğretmen olan ancak başka başka faaliyet alanlarında çalışıyor olan tüm yöneticilerimizi ve diğer arkadaşlarımızı neyle itham ettiklerini bir kez daha düşünmelidirler.

Bugünkü yazımız azıcık uzun oldu sanırım.

Konumuzu kısaca özetlersek sorun cinsellikteyse evliliğin en önemli konusu asla değişmeyecektir.



3605 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Saat
Takvim
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.224632.3537
Euro34.609234.7479
Site Haritası